Ana içeriğe atla

Kayıtlar

ASPENDOS TİYATROSU

Gerçek Roma'nın eş anlamlısı ASPENDOS! Onu bir sonraki gelişinize bırakamazsınız. Burada her meslekten, halktan, inançtan insan uğurlandı: tarihin merdivenlerine bunun nasıl yansıdığını göreceksiniz. Başınıza yunan mitolojisine kadar uzanan, yapraklarını hiç dökmeyen, kuru bir defne çelengi takmaya, yamaca doğru yaslanan düz kemerlerin arasında gezinirken farklı hikayeleri keşfetmeye hazır olun.  Aslında Aspendos bir tiyatrodan daha fazlasıdır. Bir stadyum, bir bazilika , bir agora gibi birçok yapının kalıntılarını taşır. Ayrıca bugün bile görebileceğiniz büyük su kemeri vardır. Oldukça geniş düz bir arazi üzerinde yolculuk yaparken zihniniz geçmiş ile şimdiki zaman arasında hikaye kuracak. Su kemerinin geçmişte olduğu gibi güncelliğini koruduğunu anlayacaksınız.  M.Ö. 4. ve 5. yüyılda basılan sikkeler bize gösteriyor ki; Aspendos güçlü bir yerleşim yeriydi. Kendi gümüş sikkelerini basan Side ile rekabet ediyordu. Kentin yakınından Eurymedon (bugünkü Kö...
En son yayınlar

Kelebekler Vadisi

Dünyanın en güzel yeri neresidir? İşte burası! Başımın üzerinden bir masal kelebeğinin uçtuğu yerdir. Kelebekler Vadisi. Büyüleyici bir isim. Sonsuz güzelliklerin içinden koparak hayatımıza girmiş gibi hissettiriyor. Bu yüzden kendi cennetime bir adım daha yaklaştım. Fethiye'nin sokaklarında gezerken başımın üzerinden ince uzun hatları olan rengarenk bir kuş uçtu. Keskin ve kararlı bir uçuşu vardı. Kendine hayran bırakmayı başarıyor. Ve hemen arkasında ondan daha yüksekte bir kelebek uçuyor. Öyle güzel ki! Bu iki güzelliği aynı anda arka arkaya görmek bir işaret olmalı. Evet, elbette. Kelebekler vadisine hiç gitmedim ki. Ee hadi gidelim. Babadağ'ın eteklerinde hep gökyüzüne bakmalısınız. Belki üstünüze bir paraşüt düşer(!) Gökyüzü paraşüt tarlası gibi. İzlemesi inanılmaz keyiflidir. Gökyüzünü izleyerek vadiyi yukarıdan görmek için motor ile tırmanmaya karar verdik. Açıkça söylemek gerekirse ben biraz korktum. Tehlikeli bir yol. Yaklaşık yarım saat serpantin çı...

Arkadaşlar, Trajedi var, Savaş.

Birçok normal insan gibi ben de Ukrayna halkı için acı çekiyorum... Ukrayna’da arkadaşlarım, öğrencilerim, meslektaşlarım, seyircilerim, hatta tanımadığım insanlar, bugün cesurca savaşıyor. Sadece kendi toprakları ve aileleri için değil; gerçek için, gerçeğin bilinci için, ışık ve sevgi için ve en önemlisi hepimiz için savaşıyorlar. Evet, hepimiz için. Medeniyetimiz için. Çünkü bugün sorulması gereken en önemli soru şu, -Biyolojik türümüz nedir, homo sapiens mi? Biz hayvan mıyız? Acımasız makineler miyiz? Biz kimiz? İnsan mıyız? Eğer biz insansak. İnsan olmak kendinin en yüksek aşaması olmak demektir. Eğer ben antropolojik düşüncenin en üst aşamasındaysam, o zaman bu ne anlama geliyor? İşte böyle bir soru var. Bu soruya benim kişisel cevabım şu. Ben bilinçli yaşayan, zeki ve ruhsal bir varlığım. Sevmeyi becerebilen biriyim. Şefkatli olabilirim. Yardım edebilirim. Işığı taşıyabilecek en yüksek, en önemli değerin verildiği varlık benim. Tüm bu kabusa ve cehenneme rağmen, ...

Çehov ve Devrim (Anton Çehov yazı dizisi-3)

“İnsan doğası hakkında bildiğim herşeyi kendimi tanıma sürecinde öğrendim.”   Çehov bitmez. Zaman değişir; Çehov kalır. Çünkü o insan hakkında çok fazla şey yazdı. Sıradan bir doktordan daha ötesiydi. İnsanın ruhunu ameliyat ediyordu. Tüm bu sıkıcı, zavallı, gri insan kalabalığının kıyısından yumuşak ama derin bir sitem tonuyla geçti. Sahip olduğu çok yönlü bir persona(kişilik) sayesinde hayatın saçmalıklarını, kaosunu, acımasızca kınamayı iyi biliyordu.  Sadece eklemek istiyorum. Bu olağanüstü yazarın kitaplarını henüz okumadı iseniz; bu boşluğu kesinlikle doldurun.   “Mutlular, mutsuz kişiler sustukları için kendilerini mutlu hissederler.” (Bektaşi Üzümü) Çehov devrimci mi?  Devrim mi?  Elbette! Gökyüzünden baktı ve dedi ki: “Kötü yaşıyorsunuz, beyler!” Yalta’da yaşayan, aynı zamanda bir yazar olan Yelpatyevsky anlatıyor: Petersburg’un canlanma döneminde, 1905 devriminden önce Petersburg’dan Yalta’ya döndüğüm zaman, aynı gün, sabırsızlıkla beni ara...

Anna Ahmatova: Kara Kargalar

                                                                                                                             “Ölüm yıldızı üstümüzdeydi Ve masum Rusya kıvranıyordu Kanlı çizmeler altında Ve kara marusyaların lastikleri altında”. Apokalipsis Çekistler atlılar gibi siyah arabalarını uyuyan insanların avlularına sürdü. Perdeler çekildi, lambalar söndürüldü, evin her yerindeki pencereler karartıldı. Korku dolu yüzlerin perde arkasında sadece gölgeleri kaldı. Anna Ahmatova, requiem şiirinde “Kara Marusya” olarak bilinen ve sadece siyah renkte üretilen GAZ M-1 (Emka)’den bahsediyor. Lastiklerini hoş olmayan biçimde gıcırdatıyor, avluda motorun gürültüsü du...

Aşkın Tartarları (Anton Çehov yazı dizisi 2)

  Aşkın Tartarları Ya yalnızlık sana âşık olursa… Çehov, hiç çekinmeden aşkın tartarlarına yuvarlandı. Çünkü, herhangi bir formülü yok. Kaygı yok. Sadece güven, huzur, tutku perileri havada uçuşuyor! Yine de Çehov mutlu aşk bilmez. Evet, doğru. Eserlerinde aşk, dram, trajikomik bir durum var. Buna rağmen, karakterler aşkı yaşayamaz. Bu Çehov’un kendidir. Çehov gerçek aşkın varlığına inanmıyor. Evet, kadınları beğeniyor, hayatında onlara yer veriyor, buna rağmen; yaşamı boyunca yalnızdır. Kadınlar onunla hep ilgilendiler ama o her defasında kaçmayı başardı. Evet, o evlilikten kaçtı! ‘Evlilik gibi bu kadar zor ve karmaşık bir meseleyi anlayamam ve koca rolü beni korkutuyor’ diye yazdı. Yakışıklı, doğuştan alçakgönüllü, hatta utangaç olarak kabul ettiğimiz bu adam kendine hayran olmayan biri. Hayat onu sadelik, doğallık, samimiyet ve aşkla ödüllendiriyor. Çünkü yazarın hayatı aşkla dolu. Aşk dolu bir yalnızlık içinde! Bunu yazdığı mektuplardan biliyoruz. Bu kadınlardan biri ...

Oppo X 2021