Ana içeriğe atla

ASPENDOS TİYATROSU


Gerçek Roma'nın eş anlamlısı ASPENDOS! Onu bir sonraki gelişinize bırakamazsınız. Burada her meslekten, halktan, inançtan insan uğurlandı: tarihin merdivenlerine bunun nasıl yansıdığını göreceksiniz. Başınıza yunan mitolojisine kadar uzanan, yapraklarını hiç dökmeyen, kuru bir defne çelengi takmaya, yamaca doğru yaslanan düz kemerlerin arasında gezinirken farklı hikayeleri keşfetmeye hazır olun. 
Aslında Aspendos bir tiyatrodan daha fazlasıdır. Bir stadyum, bir bazilika , bir agora gibi birçok yapının kalıntılarını taşır. Ayrıca bugün bile görebileceğiniz büyük su kemeri vardır. Oldukça geniş düz bir arazi üzerinde yolculuk yaparken zihniniz geçmiş ile şimdiki zaman arasında hikaye kuracak. Su kemerinin geçmişte olduğu gibi güncelliğini koruduğunu anlayacaksınız. 
M.Ö. 4. ve 5. yüyılda basılan sikkeler bize gösteriyor ki; Aspendos güçlü bir yerleşim yeriydi. Kendi gümüş sikkelerini basan Side ile rekabet ediyordu. Kentin yakınından Eurymedon (bugünkü Köprüçay) geçiyor. Günümüz Antalya tarımına katkısı oldukça büyüktür. Yunanlılar, Lidyalılar, Persler ve Persleri kovalayan Büyük İskender bu düzlükte atlarını sürdüler, nehirden geçtiler. Ve şimdi arabanın camından etrafı izliyorsunuz. Herşey bir sadelik içinde. Aspendosu çevreleyen tarlalar, portakal bahçeleri, nar bahçeleri tüm ayak izlerini silmiş gibi görünüyor. Kendi hayatına tutunan bir köy yolculuğuna çıkıyorsunuz. 
Helenstik dönemde Aspendosun önemi arttı. Şehir daha da gelişti.  Magnesia Savaşından sonra Bergama krallığına dahil edildi. Son Bergama kralı 3. Atallausun'un  ölümünden sonra; şehir Roma 'ya miras kaldı.  Bu dönemde Aspendos tiyatrosu inşa edildi. Roma antik tiyatro mimarisi içinde, en iyi korunan örnek olarak onu ziyaret ediyorsunuz. Romalılar oditoryum ve sahne binası arasında ideal dengeyi kurmayı başardılar. Ziyaretçiler el çırparak buranın akustiğini test ediyor,  veya sahnede ''Ey, Sezar! '' diye başlayan küçük performanslara tanık olabiliyorsunuz. 
Rehber klasik bir efsane anlatıyor. Efsaneye göre, tiyatronun inşası Aspendos hükümdarının düzenlediği yarışmadan kaynaklanıyordu. Amaç, şehrin gelişimine katkı sağlayacak bir yapı inşa etmekti. İki yarışmacı finale kalmayı başardı. 
Bunlardan ilki, Aspendos'a su sağlayan kanalları ve su kemerlerini inşa etti. Hükümdar neredeyse kızını ona vermeye ikna olmuştu, ancak son anda ikinci yarışmacı tarafından inşa edilen tiyatroyu ziyaret etmeye karar verdi. Tiyatronun en yüksek noktasında durduğu anda temiz bir ses kulağına fısıldadı. ''Kızın benim olmalı''. Şaşkınlıkla etrafına bakınınca sahnede bir inşaatcının olduğunu gördü. O kişi Aspendos Tiyatrosu'nun mimarı idi. Akustik kralı öyle etkiledi ki; ilk kararında hemen o an bir değişiklik yaptı. İşte böylece Aspendos Tiyatrosu'nda ilk düğün yapıldı. Ne diyelim.
Gökten üç elma düştü... bu efsanelerin birbirine benzemesinden ben artık sıkıldım. 
Yorum size kaldı. 
Tiyatro aslında MS 2. yüzyılda, Roma imparatoru Marcus Aurelius (MS 161-180) döneminde, Aspendos'ta doğan Yunan mimar Zeno'nun yarattığı projeye dayanarak inşa edildi. Sahne binasının girişleri üzerine yerleştirilen Yunanca ve Latince yazıtlar, iki kardeşin - Curtius Crispinus ve Curtius Auspicatus'un - bu tiyatroyu "Bu ülkenin tanrılarına ve İmparatorluk evine" adadığını belirtir. Oditoryumun at nalı formunda olması bir Yunan mimari biçimidir. Fıçı tonozlu alt yapı ise tipik bir Roma mimari özelliğidir. 

21. yüzyılda hala ayakta kalabilen bu güçlü mimariyi ziyaret edebilmek için, Antalya'dan Serik'e gelmek gerekiyor. Gündüz saatlerinde, her saatte bir minübüs var. Minibüse binebilirsiniz. Görkemli yapıyı görebilmek için dar bir köy yolunda yolculuk yapacaksınız. Geri dönüş yolu için aynı minibüs hattını kullanabiliyorsunuz. Oldukça yardım severler. Saatler konusunda onlardan bilgi alabilirsiniz. Müze giriş kartınız varsa ücretsiz ziyaret edebilirsiniz. Yoksa da hemen orada telefonunuza müze uygulaması indirebilirsiniz. 
Hatta siz önceden kendi tiradınızı hazırlayıp gidebilirsiniz. Akustiği sahnede kendiniz deneyin.

Dostlar, Romalılar, Yurttaşlar,
Ölsün Sezar; özgürlük gelecekse! 





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YAŞANMIŞLIKLARIN ÜÇ DÖNEMİ VARDIR

  YAŞANMIŞLIKLARIN ÜÇ DÖNEMİ VARDIR Yaşanmışlıkların üç dönemi vardır .    Ve ilki sanki dün gibidir .   Ruh, onların kuts al tonozu altında ,   Ve beden onların gölgesinde huzur bulur .    Henüz kahkahalar donmadı , gözyaşları süzülüyor ,   Masanın üzerindeki mürekkep lekesi silinmedi Ve kalpte bir mühür gibi , o öpücük ,   Tek, veda eden , unutulmaz ...   Fakat bu uzun sürmez ...   Artık başının üzerinde bi r tonoz yok, bir yer de   Issız bir obada yalnız bir ev ,   Kışın soğuk , yazın sıcak ,   Her yerde örümcek ve her şey tozla kapl ı ,   Mektuplar yakılmış , küle dönmüş ,   Portreler gizlice değiştiril miş ,   İnsanlar mezar üstüne gider gibi ,   Döndüklerinde ellerini sabunla yık ıyor ,   Kaçamak gözyaş larını siliyorlar   Yorgun göz kapaklarından , d erin bir iç çek er ek ..   Fakat saatler tik tak vurmaya de...

Selda Şahin okuyor! Anna Ahmatova ''Kahramansız Şiir''

BOŞLUKTA UÇMAK

BOŞLUKTA UÇMAK Oynanan yasak ve şiddet oyunu...politika-ötesi şantaj. Vatandaşa esir gibi davranan "hükumet" herkesi terörist ilan ediyor. Oturdukları koltukları çok iyi sömürdüklerini söyleyebilirim. Farkında mısınız bilmiyorum...kan damlıyor ellerinden. Çünkü iktidarların, varlığının meşruluğunu devam ettirebilmeleri için "terörizm" yaratması gerekmektedir. Yarattıkları "terörizm" haklılıklarını kanıtlamaya dayanak sağlar. Mutfağınızda sigara böreği sararken terörist oluverirsiniz...yağda kızarttığınız o puf puf sigara börekleri de silah oluverir. Siz terörist sigara böreği de silah olduğuna göre mutfağınızın can güvenliği yoktur...işi yokuşa sürmek istersem evinizin can güvenliğinin olmadığını da söyleyebilirim. Bu durumda siz...esir edilmeye mahkumsunuz.  Din ideolojisine sığınan sistem kendi yolunda ilerleyebilmesi, yoluna çıkan engelleri aşabilmesi için panik havası yaratır. Ortada var olmayan "panik" söz konusu ise; h...