Adalara ne yapacaksınız?
Bu soruya nasıl bir cevap bekliyordum..."kıyıları talan edeceğiz"
"Tepeleri kırıp molozları denize dolduracağız" "rant hesaplarının önünü açacağız"
"Bir de mini mini bir otel yapacağız" ohh oldu da bitti maşallah(!)
Açık bir cevap alamayacağımı farkedince, sorunun cevabını Yassıada'da aradım.
Ada dediğin denizin ortasında yeşillikleriyle göze hoş görünmeli, suları temiz, oksijeni bol olmalı, denizine girince şehrin yorgunluğunu atabilmeli insan....
Her şey benim düşündüğüm gibi olacak değil elbet..!
Yassıada ve Sivriada'yı biz uyurken çıkardıkları torba yasalarla imara açtılar.
Yassıada 2011 yılında arkeolojik sit alanıydı. Ancak aynı yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devredildi ve 2012 yılında da sit alanı olmaktan çıkarıldı. 2013'te de torba yasayla talanın önü açıldı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yaptığı mimar planlarıyla otel, restoran, kongre binaları yapılmasına karar verildi.
Gezi olayları sonrasında oluşturulan Adalar Platformu " Adalara Sahip Çık" (tı) dedi.
Yassıada ve Sivriada'ya iki büyük motorla yüzlerce insan çıkarma yaptı.
Sivriada'dan Yassıada'ya bakınca gözlerine inanamıyor insan... "Niçin yapmışlar bu çirkin binaları, üstelik boş...diye düşünüyorsunuz.
Evet, yapılar şimdi boş...ancak, Ada'ya çıkmakla tarihe tanıklık etmek aynı şeymiş gibi geliyor insana...uzaktan gördüğüm binalara şimdi dokunabiliyorum, içinde geziniyorum.
1960 darbesi ile yargılanan Adnan Menderes'i ve diğer tutukluları hissediyorum şimdi. Darbenin acı yüzü gezindiğim beton binaların duvarlarında gizleniyor...Menderes'in fotoğrafı geldi gözümün önüne...tutuklu kaldığı oda (acaba hangisi?), köşede küçük bir yatak olmalıydı, başucunda küçük bir sehba... Ve pijamaları içinde bitkin düşmüş Menderes...
Ne yazık ki bunların hiç biri yok...ama konuşuyor beton duvarlar...darbe öncesini fısıldıyor...
CHP ve DP'nin ideolojiden uzak olmalarına rağmen DP'nin azalan desteğiyle birlikte iki parti arasındaki ilişkiler gitgide kötüleşmiş. Muhalefete karşı yoğun bir otorite uygulamasına başlanmış...uzlaşmaz iktidar muhalefet ilişkileri de sertleşiyor elbet...
Esas önemli olan DP'nin bugünü aratmayan otorite tedbirlerinin başlamış olması.
Basın kanunu sertleştiriliyor, onlarca gazeteci hapse atılıyor.
Cumhuriyetçi Millet Partisine oy veren Kırşehir ili'nin ilçe haline getirilmesine kadar sertleşiyor üstelik.
"Devlet Radyosu" siyasal amaçlara alet edilerek partizanca kullanılmaya başlanıyor...bunun içinde tek yanlı propaganda da var.
Seçim kampanyası dışında siyasal miting ve gösterilerin, yasaklanmasına kadar gitmiş otoriter tavır.
Meclis iç tüzüğü değiştirilerek muhalefetin sesi kısılmaya çalışılıyor,
Hatta Celal Bayar bunu "ince demokrasiye paydos" diyerek savunuyordu.
İstanbul ve Ankara'da çıkan öğrenci olaylarında yaklaşık 40 öğrencinin yaralanması,
İstanbul Ü. Öğrencisi Turan Emeksiz'in polis kurşunuyla öldürülmesi zincirin son halkasına getirmiş olayları.
O günleri yaşayan çocuklar; Yassı adanın imara açılmasını protesto ederken, anılarını paylaşıyor ve yürüyüşümüz yargılamaların yapıldığı kapalı spor salonuna doğru devam ediyor. Kapıya kadar geldiğimizde, usulsüz yargılamalar karşısında durarak, bir gecede çıkarılan yasalara itiraz ederek; A. Menderes'i ve beraberindekileri yargılamak için girmiyoruz salona...yıllar sonra o yılları hiç görmemiş çocuklar, darbenin büyüttüğü yetişkinlerle, bir başka talana, "doğanın talanına" dur demek için giriyoruz.
Kapalı spor salonuna girerken sanki bir müzeye giriyormuşum gibi bir his doluyor içime,
Fakat kimsenin aklına "darbe müzesi" yapmak gelmemiş..."demokrasi adası" "demokrasi müzesi" olsun(!) diyebilmişler.
Yaşanan karanlığın üstünü "demokrasi" "özgürlük" kelimesiyle örtmeyi, şirin göstermeyi ne de güzel başarıyorlar.
Şimdi bu salonda halkın konuşacağı bir platform oluşuyor, üstelik kimseyi yargılamadan, doğrudan demokrasi pratiği yapılıp, fikirler konuşuluyor...ancak; yıllar önce bu salonda askerler, generaller, siyasiler vardı.
Zamanımızın gerilimi, akıl ve akıl dışılık arasında değil; güce karşı "fikri hür vicdanı hür" taraflar arasında... darbenin askeri olanına da sivil olanına da karşı durmada.
Tarihte yaşanan acı hatıraları bastığımız toprakta hissederek, hükümetlerin topluma eşit fırsatlar tanımasını arzu ederek..."sormayacaksın" ideolojisini sorular sorarak öldürmeliyiz... Haklılık avına çıkmadan, yeşilin talanına; insan kıyımına dur diyen herkese el sallayarak... "Adalara Sahip Çık!"
Yorumlar
Yorum Gönder