Ana içeriğe atla

Güç Satıyorum.

1776'da Matthew Boulton, buhar makinesini imal etmek için James Watt ile olan yeni ortaklığından büyük heyecan duyuyordu. O yıl, yaşam öyküsü yazarı James Bosswell, Boulton'u görmeye geldiğinde o böbürlenerek şöyle demişti: "Burada, ben bütün dünyanın sahip olmayı arzu ettiği şeyi satıyorum efendim: güç."

Sevimli bir söz.
Aynı zamanda, doğru da.

Gezi parkı olaylarında yaşadığımız gibi;

İktidar, sahip olduğu gücü kullanarak kendi halkına şiddet uyguladı.
Barışçıl amaçlarla yürüyenler engellendi.
Taksim meydanında piyano çalan piyanistin piyanosu iki gün gözaltında kaldı.
Var olan biber gazı stokunu tüketecek kadar gaz kullanıldı hatta yetmedi yeni sipariş verildi, onlar da kullanıldı. Gençler polis kurşununa kurban gitti.
Ara sokaklarda sivil polisler ellerinde sopalarda halka saldırdı. Yetmedi eline satırını sopasını alan birkaç esnaf polisin arasına karışıp halka saldırdı.

Dans etti gençler yılmadı.

En zor anlarında bile müzik yaptılar, amaçları seslerini duyurabilmekti.
Toma'lardan gelen tazyikli su, akrepten atılan plastik mermi, gaz bulutu içinde dalgalanarak geri çekildiler. Bir o yana, bir bu yana bu devam etti.
Güce karşı direndiler, korkmadılar. Fikirlerini özgürce söylemek istiyorlardı.
Yaşadıkları sokağa, ağaca -fidana yeşile sahip çıkıyorlar.
Beton duvarlar içine hapsedilmeyi kabul etmediler.

İktidar gücünü öldürerek, bölerek, sakatlayarak, korkutarak kullanırken; halkın gücü fikrinde saklıydı, yürekliydi. Ve bir şeyi fark ettiler: Din, dil, Irk, cinsiyet ayrımları yapılarak nasıl uyutulduklarını anladılar... ve daha çok kenetlendiler... Ve daha çok paylaştılar sevgilerini.

Belki de söz vermişlerdir içten içe kendilerine ya da biraz cesareti olan söylemiştir yanındakine "bir daha ayrılmayalım", "saygı duyalım birbirimize", "sevelim"...

Bütün dünyanın arzu ettiği şeyi, kötü amaçlarla kullanılan makinenin gücünü; ele ele verip insanlığımızda bulmak ne güzel.
Çağın ileriye doğru yürüyen insanları, doğanın insana heyecan veren öge olduğunu algıladı.
Anlamayana anlatmaya çalıştı.
Madem ki doğa bizler için her şey.
Doğa güçleri yok edilemez!
Doğa olmasaydı kendi portremizi çizemezdik. 
Sevemezdik sevgilimizi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YAŞANMIŞLIKLARIN ÜÇ DÖNEMİ VARDIR

  YAŞANMIŞLIKLARIN ÜÇ DÖNEMİ VARDIR Yaşanmışlıkların üç dönemi vardır .    Ve ilki sanki dün gibidir .   Ruh, onların kuts al tonozu altında ,   Ve beden onların gölgesinde huzur bulur .    Henüz kahkahalar donmadı , gözyaşları süzülüyor ,   Masanın üzerindeki mürekkep lekesi silinmedi Ve kalpte bir mühür gibi , o öpücük ,   Tek, veda eden , unutulmaz ...   Fakat bu uzun sürmez ...   Artık başının üzerinde bi r tonoz yok, bir yer de   Issız bir obada yalnız bir ev ,   Kışın soğuk , yazın sıcak ,   Her yerde örümcek ve her şey tozla kapl ı ,   Mektuplar yakılmış , küle dönmüş ,   Portreler gizlice değiştiril miş ,   İnsanlar mezar üstüne gider gibi ,   Döndüklerinde ellerini sabunla yık ıyor ,   Kaçamak gözyaş larını siliyorlar   Yorgun göz kapaklarından , d erin bir iç çek er ek ..   Fakat saatler tik tak vurmaya de...

Selda Şahin okuyor! Anna Ahmatova ''Kahramansız Şiir''

BOŞLUKTA UÇMAK

BOŞLUKTA UÇMAK Oynanan yasak ve şiddet oyunu...politika-ötesi şantaj. Vatandaşa esir gibi davranan "hükumet" herkesi terörist ilan ediyor. Oturdukları koltukları çok iyi sömürdüklerini söyleyebilirim. Farkında mısınız bilmiyorum...kan damlıyor ellerinden. Çünkü iktidarların, varlığının meşruluğunu devam ettirebilmeleri için "terörizm" yaratması gerekmektedir. Yarattıkları "terörizm" haklılıklarını kanıtlamaya dayanak sağlar. Mutfağınızda sigara böreği sararken terörist oluverirsiniz...yağda kızarttığınız o puf puf sigara börekleri de silah oluverir. Siz terörist sigara böreği de silah olduğuna göre mutfağınızın can güvenliği yoktur...işi yokuşa sürmek istersem evinizin can güvenliğinin olmadığını da söyleyebilirim. Bu durumda siz...esir edilmeye mahkumsunuz.  Din ideolojisine sığınan sistem kendi yolunda ilerleyebilmesi, yoluna çıkan engelleri aşabilmesi için panik havası yaratır. Ortada var olmayan "panik" söz konusu ise; h...