"Entelektüel garip bir sözcük gibi geliyor bana. Bugüne dek bir entelektüelle hiç karşılaşmadım. Romanlar yazan insanlara rastladım ya da hastalarla çalışanlara; ekonomik analizler yapan ya da elektronik müzik besteleyen insanlara rastladım; eğitim veren ya da resim yapanlarla ve herhangi bir şey yapıp yapmadıklarını pek iyi anladığım insanlarla karşılaştım. Ama entelektüellerle asla. Buna karşılık, entelektüeller hakkında konuşan pek çok insan gördüm.Ve konuştuklarını dinleyerek, bu yaratıkların ne menem bir şey oldukları konusunda bir fikir edinebildim.
"Meğer entelektüel suçlu olan kişiymiş. Aklımıza gelebilecek herseyden o suçlu; konuştuğu için, sustuğu için, hiç bir şey yapmadığı ya da her şeye karıştığı için suçlu... Kısacası, bir yargıda bulunmak, suçlamak, mahkum etmek ve kapatmak söz konusu olduğu zaman gelsin entelektüeller". Fransız filozof Michel Foucault
("Mişel Fuko" olarak okunur)' nun bir söyleşi de entelektüelle ilgili soruya verdiği yanıt aynen böyleydi.
Dünya yüzyıllardır mücadelelere sahne olmuştur, bu tür mücadeleler ne tür rejime ya da sisteme yahut kime karşı olursa olsun; kitlelerin veya bireylerin bir şekilde iktidara karşı mücadelesidir. Halkın monarka karşı proleteryanın burjuvaziye karşı, öğrencilerin proleteryayla birlikte ya da yalnız devlete karşı mücadelesi, bireylerin birbirlerine karşı mücadelesi gibi. Kitlesel mücadelecilerin amacı genellikle devrimdir. Burjuva demokratik devrimi; proleter devrimi, cinsel devrim vb...
"Böylesine ayrıntılı bir programı yürütecek olan kimdir?" sorusuna vazgeçilmez bir yanıt vardır: Entelektüel. 18.yüzyıldan beri özellikle Batı'da ortaya çıkan geniş ölçekli toplumsal ve siyasi mücadelelerde kitlelerin yalnız hareket etmediği, yanlarında hep ellerinden tutup onlara yol gösterecek bir entelektüeller grubu olduğu görülmüştür.
"Böylesine ayrıntılı bir programı yürütecek olan kimdir?" sorusuna vazgeçilmez bir yanıt vardır: Entelektüel. 18.yüzyıldan beri özellikle Batı'da ortaya çıkan geniş ölçekli toplumsal ve siyasi mücadelelerde kitlelerin yalnız hareket etmediği, yanlarında hep ellerinden tutup onlara yol gösterecek bir entelektüeller grubu olduğu görülmüştür.
Çünkü entelektüellerin bildiği ama kitlelerin bilmediği çok önemli bir şey vardır: Hakikat.
Entelektüeller, hala hakikati görememiş ve hakikati söyleyemeyenler adına hakikati söylüyordu. Entelektüel vicdandı, bilinçti ve belagatti.
Foucault entelektüeli ikiye ayırmıştı: 1) Geleneksel ya da Evrensel Entelektüel
2)Spesifik Entelektüel
Evrensel entelektüelin toplumsal eleştirisinin temelinde evrensel akıl vardır; bu eleştiriyi tüm toplumu tarif eden ve herkesi bağlayan normatif ve global bir kuram biçiminde formüle eder. Evrensel entelektüeller, politik ve kuramsal bakımdan imtiyazlı konumdadırlar. Ve ötekiler adına konuşan ötekilerin kendi kendileri adına konuşmasını engelleyen bu entelektüeller, tahakkümü sürdürme riskine düşer. Entelektüelin adına konuştuğu insanlar kuramcılara ve partiye tabi hale gelir.
Halk güçleri yukarıdan gelecek klavuzluğu beklemek zorundadırlar.
Ayrıca, resmi karşıtlığın parametreleri dışında duran mücadele tarzları marjinalleştirilir ve yasaklanır.
Spesifik entelektüel yeni entelektüel, spesifik bir disiplin ya da kurumda çalışan kişidir.
Hastanede, üniversitede, ailede vb. Bilgisi bütünleştirici bir bilgi değil; spesifik bir alandaki uzmanlığı ve becerisidir. Evrensel entelektüelden farklı olarak spesifik entelektüel bilginden doğmuştur. Bu yeni entelektüelin konumu toplumdaki hakikat siyasetine bağlı olarak genel bir önem kazanır. Spesifik alandaki uzmanlığıyla entelektüel, hakikat üretimi rejimine hizmet eder.
Foucault, bilinçli olarak politik eylem dersleri buyurmayı, direniş biçimleri tavsiye etmeyi, insanlığın vicdanı olmayı, ötekiler adına konuşmayı ve onların direnişlerini devrimci bir plana bağlamayı reddeder.
Böyle bir konum meydan okumaya çalıştığı, kapanma ve tahakküm biçimlerine katkıda bulunma ve dolayısıyla direniş ihtimallerini sınırlama riskini taşır. Bu bağlamda da entelektüel etiğinden bahsedilir. Bu etik kısmen yaptığı şeyleri ötekilere söylemeyi, ötekiler için yasalar, buyurmayı ve direniş buyurucu, peygambervari söylemin ağırlığı altında baskı altında tutmayı (tahakküm) gizlemeyi, reddeder.
Foucault, fiili bir çalışmayı, bir üniversite gevezeliğine ve kitapların çiziktirilmesine tercih edeceğini söyleyerek aslında bir entelektüelin nasıl olması gerektiğini ifade etmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder