Ödülün nerede olduğunu bilmiyorum.
Bildiğim şey,
Her atlet her konuda tutkularına üstün gelmek zorundadır.
Gezi olayları sürecinde adil olmayan bir süreç başlatıldı.
Belagattan uzak, cümleler kuruldu.
Padişahım çok yaşa denildi, padişaha soru sorulamaz hale gelindi.
10,5 yıldır "durmak yok yola devam" sloganına saplanan iktidar, solmuş bir çelengi
başında tutmaya çabalıyor.
Bazen durmak gerekir...öylece durup sanata... Mustafa Kemal'e bakmak gerekir.
Kuşkusuz olan biteni özetlemek ve bunlardan "siyasi ders" çıkarmak mümkündür.
Somut politikalar üretemedikçe sonuç hep kişiliksiz, yararsız, ve aldatıcıdır.
Güneş ışığını, yanıltıcı bir tutulma ile kesmeye çabalamak tutarlı görünmüyor.
Bayat sloganlar, içi boş "ilkeler" özgürlüğü temsil etmiyor.
Demokrasi kelimesi parlatılarak "demokratik iktidar" "çoğunluğun seçimi" gibi söylemler, bütünlüğü temsil etmemekle birlikte, paketlenmiş bir köleliğin sinyallerini vermekte...
Her günün bitiminde ülkede bir enkaz görür hale geldik.
Bir grup ana akım medya, yaratıcı bir sıçrama yapıp gerçeği yakalayamadı.
İsteseydi bunu yapabilirdi, demek ki istemedi.
"Çözüm Süreci" diye başlayan süreç, çözüm müsveddesine dönüştü.
Gün aşırı sokaklara dökülen kalabalığın hedefi; güzel, sevilen bir adamın işini bitirmekti,
diyebilmeyi çok isterdim. Bu gerçekten doğru olsaydı şaşırırdım.
Her sabah uyandığında bir başka kalkan...topluma nifak tohumları serpen bir iktidar tarafından yönetiliyor olmak, üzüntü verici.
İfade özgürlüğüne vurulan her darbe, hapsedilen her düşünce "insanlık fiyakalı bir genelleme değildir" dedirtiyor.
Zayıf vicdanların ne de kolay lekelendiğini gördük!
Yarışı hızlı koşanların, laf salatası yapanların, insanlık suçu işleyenlerin, bitiş çizgisine en önde varamayacakları malum...arkadan gelen çapulcu kaplumbağayı unutmasak hani...
Yorumlar
Yorum Gönder